İYİ Parti İstanbul Milletvekili Giresunlu hemşehrimiz Burak Akburak, Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5. Maddesi üzerine İyi Parti Grubu adına söz alarak yasanın getireceği sakıncaları ve mağduriyetleri dile getirdi.
Teklifin 5. Maddesinde yer alan "İmar Hakkı Aktarımı" düzenlemesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. ve 13. maddelerine eklenmek istenen hükümler, mülkiyet hakkı, kamu yararı ve şehircilik ilkeleri açısından birçok sorun barındırdığını belirten Milletvekili Akburak, Özel mülk sahiplerinin yıllardır kamulaştırılmayı bekleyen taşınmazlarının, bedelsiz olarak kamuya devredilmesi ve ardından imar hakkı aktarımı yöntemiyle başka parsellerde kullanıma sunulması öngörülmekte olduğunu,
Teklifin öngördüğü "İmar Hakkı Aktarımı" yöntemi, vatandaşlarımızın mülkiyet hakkını ihlal eden ve anayasal güvenceleri yok sayan bir düzenleme olarak ciddi sakıncalar içerdiğini,
Bugün, bir taşınmazın imar planında kamu hizmetine ayrılması durumunda, mülk sahibine tazminat ödenmesi veya bu alanın kamulaştırılması gerektiğinin açık olduğunu,
Ancak bu düzenleme, kamulaştırma sürecini devre dışı bırakarak, vatandaşın mülkiyet hakkını karşılıksız bir şekilde elinden almayı hedeflemektedir. Daha da vahimi, tazminat ödenmeksizin yapılan bu devirlerin, kamu hizmeti dışındaki alanlarda değerlendirilmesine olanak tanındığını ifade ederek somut bir örnekle de açıkladı:
“Afyonkarahisar’da bir vatandaşımızın arsası, yıllar önce bir okul alanı olarak belirlenmiş olsun.
Bugüne kadar bu alan kamulaştırılmamışsa, vatandaşımız arsa üzerinde tasarruf edemediği gibi, bu sürede arsanın değerinden de yararlanamamıştır.
Şimdi bu teklif diyor ki, “Bu arsa bedelsiz olarak kamuya devredilecek ve imar hakkı başka bir alana aktarılacak.” Peki, bu süreçte vatandaşın mağduriyeti nasıl giderilecek? Hak ettiği tazminat nerede? Hiçbir yerde! Bu, sadece mülkiyet hakkının değil, aynı zamanda adalet duygusunun da gasp edilmesidir.
Burada sormamız gereken sorular nettir: Vatandaşın mülkiyet hakkına saygınız bu mudur? Uzun yıllar boyunca hak sahiplerinin sabrını zorlayan devlet, şimdi bu hakları karşılıksız olarak ellerinden mi alacaktır? Diye sordu.
TBMM’de milletvekillerine seslenen İstanbul Milletvekili Burak Akburak,
“Bu teklifin uzun vadeli etkilerine dair hiçbir etki analizi yapılmamıştır.! Daha önce benzer uygulamalardan biliyoruz ki, imar hakkı aktarımı yoğun bir nüfus artışına yol açacak, altyapı sorunlarını artıracak, eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerde ciddi yetersizliklere neden olacaktır.
Örneğin, 1999 Marmara Depremi'nde yıkılan binaların birçoğu, plansız ve yoğun yapılaşmanın sonucuydu. Bu düzenlemeyle imar hakkı aktarımı yapılacak alanlarda nüfus yoğunluğu artacak, afet riski de aynı oranda yükselecektir.
Deprem riskinin yüksek olduğu yerlerde, kontrolsüz şekilde artan yapılaşma, olası bir afette geri dönülemez kayıplara neden olacaktır.
Nüfus yoğunluğunun artırılmasıyla bir mahalledeki ilkokul kapasitesinin iki katına çıkacağını düşünelim. Aynı mahallede, mevcut sağlık ocağının kapasitesinin aşılacağı ve vatandaşların en temel sağlık hizmetlerine bile ulaşamayacağı bir tabloyla karşılaşabiliriz.
Bugün dahi büyük şehirlerde birçok okulun ikili öğretim yaptığı, sağlık merkezlerinde randevu almanın günler sürdüğü unutulmamalıdır. Bu teklifin uygulanmasıyla, bu sorunlar büyüyerek devam edecektir.
İmar hakkı aktarımıyla nüfusun yoğunlaştığı bölgelerde, mevcut yollar, otopark alanları, su ve kanalizasyon sistemleri gibi altyapılar yetersiz kalacaktır” diye belirtti.
“Teklifin gerekçesi, yalnızca kamulaştırma davalarını azaltmak ve mahkemelerin yükünü hafifletmek üzerine kuruludur. Ancak bu hedefin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belirsizdir. Çünkü mülkiyet hakkı gasp edilen bir vatandaşın, bu kez imar hakkı aktarımı işlemlerine ilişkin davalar açması kaçınılmaz” olacağının altınızı çizen Akburak,
“Böyle bir durumda mahkemelerin yükü gerçekten azalacak mıdır? Aksine, artacaktır.
Mülkiyet hakkını gasp eden, sosyal sorunları artıran ve planlama disiplininden yoksun bu düzenlemeye karşı çıkmak, yalnızca bir muhalefet görevi değil, aynı zamanda bir vatandaşlık sorumluluğudur” diye TBMM kürsüsünden seslendi.