Doğankent Çatalağaç’daki Maden Zehir Saçmaya Devam Ediyor
AKP Iğdır Milletvekili Cantürk Alagöz'e ait bakır, kurşun, çinko madeni, yöre halkını canından bezdirmeye devam ediyor. Köylüler soruyor; “Yetkililerin bunu görmezden gelmesinin sebebi madenin sahibinin iktidar partisine mensup bir milletvekili olması mı?”
Giresun’un Doğankent ilçesine bağlı Çatalağaç Köyü, Keltaş mevkiinde faaliyet gösteren ve hakkında çok sayıda şikayet dosyası bulunan maden ocağı, bölgedeki temiz su kaynaklarını zehirlemeyi sürdürürken köylüler seslerini duyurma mücadelesi veriyor.
Çevreye verdiği tahribatlar nedeniyle yöre halkı tarafından defalarca kez protesto edilen maden ocağının bölgedeki su havzalarına ağır metal içeren maden atıklarını boşalttığı iddiaları ve kaydedilen görüntüler durumun vahametini gözler önüne seriyor. Atık havuzunun sızdırdığı tespit edilen maden ocağı, uygulanan idari para cezalarına aldırış etmezken şimdi de bu atık havuzunu 10 kat büyütmek için hareket geçti.
3 yılı aşkın süredir AK Partili milletvekilinin maden ocağına karşı hukuki mücadele veren Çatalağaç köylüleri, sesleri duyuramamaktan ve Giresunlu milletvekillerinin durumu görmezden gelmelerinden şikayetçiler.
‘AK Partili Temür, Elmas ve Yılmaz söz vermişti fakat…’
Çatalağaç köylüleri tarafından çeşitli kanallardan kendilerine defalarca aktarılan konuyla ilgili olarak, olayla ilgileneceklerini ve mutlaka bölgede gerekli incelemelerin yapılacağı sözünü veren AK Partili Milletvekilleri Ali Temür, Nazım Elmas ve İl Başkanı Mete Bahadır Yılmaz’ın bir defa dahi bölgeye gitmediği, köylülerle iletişime geçmediği ifade edildi.
Yöre halkı tarafından kaydedilen görüntülerde, maden şirketinin dolan atık havuzunu iş makineleriyle dışarı boşalttığı ve derelerdeki kirlilik tespit edilirken; Çatalağaç Köyü sakinleri, atık havuzundan dere yataklarına ve doğaya boşaltılan ağır metal ve kimyasal atıkların temiz su kaynaklarını kirleterek zehirlediğini, derelerden kötü kokular yayıldığını, bölgede canlı yaşamının yok olduğunu, arı ölümlerinin tespit edildiğini söylediler.
Maden atıklarıyla kirlenen derelerden akan suyu daha önceden kullandıklarını, besi hayvanlarının buralardan su içtiğini, derelerde balıkların yaşadığını ifade eden köylüler, isyanlarını şu sözlerle dile getirdiler;
‘Siyasetçiler bizi 5 senede sadece 1 gün hatırlıyor!’
“Çocukluğumuzdan beri yaşadığımız bu yerler daha önce böyle bir kirlilik görmedik. Hayvanlarımız derelerden su içince zehirleniyor. Arılarımız ölüyor. Biz yetkilere şikayet ediyoruz, gelip sadece ceza yazıyorlar. Ceza yazmaları bizim sorunumuzu çözmüyor. Burada bir sorun yoktur diyen yetkililer gelsin buradan bir bardak su içsin biz davamızdan vazgeçelim. Şimdi başka yerlerden de maden getirip burada arıtma yapıyorlar. Daha büyük atık havuzu yapmak istiyorlarmış. İliç gibi mi olalım? Hiç mi ders almıyorlar. Sesimizi duymuyorlar. Siyasetçiler bizi 5 senede sadece 1 gün hatırlıyorlar. Bizi insan yerine koymuyorlar. Maden çalışacaksa Avrupa standartlarında çalışsın. Biz artık su içmeye, nefes almaya korkar olduk. Maden atıklarını dışarıya boşalttıklarına şahit oluyoruz. Gençliğimizi bu dağlarda geçirdik, sularımız berraktı. Bu derelerden aldığımız suyla çay demleyip içiyorduk. Bizim yaşam alanımızı mahvettiler. Dere yataklarımıza döktükleri hafriyatlar nedeniyle değirmenlerimiz artık işlemiyor. Derelerimizin hali her şeyi özetliyor. Sebep olanlara yazıklar olsun.”
‘Madenden sonra arı ölümleri başladı’
Dedesinden bu yana arıcılıkla uğraşan 80 yaşındaki bir köylü, derelerdeki kirlilik nedeniyle arılarının öldüğünü iddia ederken, “Giresun milletvekilleri seçim zamanı bizden oy istemeye gelirken şimdi bizim halimizi sormuyorlar, sağlığımızı korumuyorlar” sözleriyle isyan etti.
‘Analiz sonuçlarını değiştirdiler iddiası; yerinde 4,7 ölçülen pH değeri Ankara’ya gidince 6,17 oldu’
Çatalağaç Köyü Derneği yöneticilerinden Soner Aydın şu ifadeleri kullandı, “Bizim yaşadığımız bu bölgede aynı zamanda tarımcılık faaliyeti yürüttüğümüz fındık bahçelerimiz var. Derelerimiz 3,5 yıldan beri kirli akmakta. Hayatımızı idame ettirmiş olduğumuz bu su kaynağımız maalesef ki yaşamımızı tehdit eder hale geldi. Bunun nedeni Alagöz Madencilik şirketinin yürütmüş olduğu madencilik faaliyeti. Dere yatağının üzerinde iki tane değirmenimiz vardı, maalesef artık ikisini de kullanamıyoruz. Çünkü maden şirketi dere yatağını çeşitli atıklarla doldurdu. Dere yatağında alabalıklar vardı artık yaşamıyor. Buradan biz kendimiz faydalanıyorduk artık faydalanamıyoruz. Hayvanlarımız su içemiyor. Buradan çeşitli zamanlarda kendimiz analiz yaptırdığımızda ağır metal ve kimyasallar tespit ediyoruz. Buradaki kirliliğin tespiti için yetkililere başvuru yaptığımızda birçoğunda olduğu gibi herhangi bir kirlilik görülmedi diye cevap geliyor. Elimde örnekleri de mevcut. Israrlı bir şekilde şikayetimizi devam ettirdiğimizde Giresun Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından akredite laboratuvar görevlendirildi. Ne hikmetse Karadeniz Bölgesi'nde laboratuvar bulunamamış gibi Ankara'daki Alagöz Maden şirketi merkezinin yaklaşık 8 kilometre yakınında bir firma bulundu. Ankara'da direkt Alagöz madeninin dibinden gelen bir firma olduğu için temkinli yaklaşarak biz de ayrıca numune aldık ve iki farklı üniversitede analizini yaptırdık, sonuçlar farklı çıktı. Ankara’dan gelen arkadaş numune alırken pH gibi bazı değerlerin o anda ölçülmesi gerekiyor. Burada numune alınırken analiz yapan arkadaşın izniyle kendi tutmuş olduğu tutanağın resmini çektim. Numune alınan yerin koordinatları bütün her şeyi var. pH değeri burada ölçüldüğünde 4,07 iken numune Ankara’ya götürüldükten sonra pH değerini 6,17'ye çıkardılar. Burada ölçülen pH Ankara'ya gidene kadar birdenbire içilebilir seviyeye geldi. Biz de yetkililere; madem bu su içilebilir seviyede ise gelin birlikte içelim burada elimizi yüzümüzü yıkayalım biz de davamızdan vazgeçelim dedik arkadaşlar onu yapamadı ama biz buradaki şikayetlerimizi Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne ve Çevre Şehircilik Bakanlığı'na ilettiğimizde, onlar bu kirliliği görmezden geliyorlar.
‘Atık havuzu sızdırmaya devam ediyor sadece para cezası kesiliyor’
Buradaki asıl büyük tehlike ise şu; madenin hali hazırdaki atık tesisleri sızdırıyor iken, kimyasal atıkları doğaya boşaltırken galerilerin önünde dinlendirme havuzları yapmadılar. Normalde galerilerden çıkan ağır metal ve kimyasal bulunan suların, yani kirli suların durulanarak sistematik bir şekilde doğaya verilmesi gerekiyor, bunu yapmıyorlar, direkt deremize veriyorlar, direkt ormanımıza veriyorlar. Bunun tespitini yaptırdık yine idari yaptırım uygulandı. Ama maalesef idari yaptırımlar bu kirliliğin önüne geçecek şekilde uygulanmıyor. Sadece para cezası kesiliyor. Maden yetkilileri para cezasını ödüyor yine aynı şekilde kirletmeye devam ediyorlar. Bizim isteğimiz bu kirliliğin durdurulması. Sizin para cezası kesip kesmemeniz umurumuzda değil, buradaki kirliliğin, bizim yaşam alanımızın talan edilmesi son bulmuyor. Buradan Valiliğe, Çevre Şehircilik Bakanlığı’na, Cumhurbaşkanımıza tekrar seslenmek istiyoruz. Su yatakları değerli bir coğrafyada yaşıyoruz. Ülkemizde temiz su kaynakları bu kadar kıt iken bu su kaynaklarımızın maden şirketlerince hoyratça kullanılmasını istemiyoruz. Buna müdahale edilmesini istiyoruz.
Biz bu memleketin yerlisiyiz. Bizim gidecek başka bir yerimiz yok. Gelecekte burada İliç’ten daha büyük bir felaket yaşanacak. Şu anda atık depolama tesisleri sızdırıyor. Buna karşın atık barajının kapasitesini 10 kat yükseltmek istiyorlar ve bunu tüm su kaynaklarımızın üzerine yapacaklar. Onun için ÇED sürecine gidildi. Eğer ÇED onaylanırsa bizi çok daha büyük bir tehlike bekliyor.
‘Cumhurbaşkanı “Su kaynaklarımızı kirletmek ihanettir” demişti, bu ihaneti görsün!’
Şu anda kış ayındayız. Derelerimizin bu kadar cılız aktığına hiçbir zaman biz şahit olmadık. Dere yataklarımız patlatmalardan dolayı her geçen gün kuruyor. Kurumakla da kalmıyor aynı zamanda her gün zehirleniyor. Biz bazen kokudan bu dere yatağına yaklaşamıyoruz. Fındık toplarken bu dere yatağının yanından geçemiyoruz. Afrika ülkelerinde bile artık bu denli hoyratça madencilik yapılmıyor. Biz kendi anavatanımızda bu su kaynaklarının değerli olduğu bu yerlere artık sahip çıkılmasını istiyoruz. Cumhurbaşkanımız DSİ'nin bir açılışında konuşmasında, Türkiye su stresi çeken ülkeler arasındadır ve “Su kaynaklarımızı kirletmek ihanete eş değer bir gaflettir” dedi. Kendisinden ricamız bu ihaneti görsün.
‘Görmezden gelinmesinin nedeni AKP’li milletvekili olması mı?’
Tüm bunlar bizim hakkımızı, hukukumuzu savunmakla sorumlu olarak meclise giden bir milletvekili tarafından yapılıyor. Vatandaşın hakkını savunmakla görevlendirilen, kendisine o misyonu yükleyen bir milletvekili aracılığıyla yapılıyor bu katliam. Maalesef ki buradaki katliamın sorumlusu Millet Meclisi'nde. Bu talanın görmezden gelinmesinin nedeni, yetkililerim sesimizi duymamasının sebebi bu madenin sahibinin iktidar partisine mensup bir milletvekili olması mı?”
Haber ve Fotoğraflar: Barış TÜYSÜZ